İTÜ ARI Teknokent bünyesinde kurulan İTÜ Çekirdek girişimlerinden; otomotiv sanayisinden savunma sanayisine, outdoor ürünlerden ev tekstiline, medikalden inşaat sektörüne pek çok farklı alanda ürün geliştiren İltema Kurucu Ortağı Ayhan Prepol, sektöre dair merak edilenleri İş ve Girişim Ege Bölge Temsilcisi Av. Birgi Kuzumoğlu’na anlattı…
Okurlarımız için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1970 Bursa doğumluyum. 2000 yılına kadar da Bursa’da bulundum daha sonra İzmir’e yerleştim. Bursa’da bulunduğum dönemlerde tekstil üzerine çalışmalarım vardı. Farklı girişimcilik hikâyelerim de oldu. İzmir’e geldikten sonra lojistik sektöründe bir firmada yaklaşık 5 yıl yöneticilik yaptım. Sonra 2006’da yine kendi işimi kurmak adına ayrıldım. 2008 yılında İltema’nın kuruluş temellerini attık. Aslında İltema’yı 2016 yılında kurduk ama 2008 yılındaki bir düşünceyle yola çıktık. Orada karşılaştığımız bir sorunu nasıl çözebiliriz, diye. Bu noktada da Mustafa Erol’un, aynı zamanda şirket kurucu ortaklarından, o dönem akademisyen kimliği altında yaptığı çalışmalara ben de destek oldum. Bu sayede İltema’yı bugüne getirdik.
İTÜ Çekirdek girişimleri arasında yer almak girişimci serüveninizde nasıl bir fark yarattı?
Çok büyük farklar yarattı bunu net olarak söyleyebilirim. İTÜ Çekirdek, ekosistem için çok önemli işler yapıyor. Biz 2018 yılında final sahnesinde yer aldık ve o dönem 20 proje arasında en çok nakdi ödül kazanan firma olduk. 2018 yılından günümüze kadar hâlâ desteklerini sürdürmeye devam ediyorlar. Bence girişimcilik hikâyesi olanların muhakkak İTÜ Çekirdek’te bulunmaları gerek diyorum. Çünkü sonsuz bir ağ sağlıyor. Çok önemli bir paydaş.
Girişimcilikte ekip ruhuna çok önem verilir. Siz de bu yolda ortağınız Prof. Mustafa Erol ile bir aradasınız. Sıfırdan bir üretim yolculuğunda ekip/ortak olmanın sağlıklı bir temele dayanmasındaki ölçütleri nasıl değerlendirirsiniz?
Ekip olmak önemli. Bizim yolculuk hikâyemiz başladığında Mustafa, bir profesör hocamızın yanında araştırma görevlisiydi. Ben de farklı bir sektörde Ar-Ge’de çalışıyordum. Böyle bir iş fikri aklıma geldiğinde Mustafa’nın da zaten doktorasını yaptığı bir alandı ısı yayan polimerler. Bende de bunu tekstille birleştirme fikri vardı. 2014 yılında patent müracaatını yapmıştık. Dolayısıyla burada ekip çok önemli. Mustafa Erol’un da akademisyen tarafı, araştırma ve bir disiplin ortaya koyma tarafı ikimizi bir araya getirdi. İyi bir şey çıkardık ortaya. Ekip olarak da güzel şeyler yapmaya devam ediyoruz.
Yeni yaklaşımlar için farklı akademik ve endüstriyel disiplinleri bir araya getiriyorsunuz ve global teknoloji trendlerini sıkı takip etmek durumundasınız. Ürün yelpazenizin çok geniş olması pazara da hakimiyetinizi artırıyor. Yeni nesil ileri teknolojiyle donanmış malzemeler alanında Türkiye hangi aşamadı gösteriliyor?
Özellikle tekstilin akıllı hale gelmesi inanılmaz hızlı bir yolculuk. Şu anda Türkiye açısından baktığımızda inanın yurt dışındakilerle hemen hemen aynı seviyedeyiz. Tekstil konusunda zaten Türkiye’nin konumu gayet iyi. En son pandemiyle beraber özellikle Çin tarafındaki tedarik noktası Türkiye’ye kaymış gibi gözüküyor. Bu açıdan da tekstil sektörü güzel bir ivme kazandı. Farklı dinamikleri bir araya getirip ortaya konsept bir ürün çıkarmak da bizim artımız oldu. Çok farklı alanlarda ürün kullanıyor olmamızın sebebi de aslında temel ihtiyaçlardan birine çözüm üretiyor olmamız. Isınma ihtiyacı pek çok sektörde kullanılıyor. Biz giyilebilir ürünleri de koordine edebildik, zemin ısıtma gibi inşaat sektöründe kullanılabilecek ürünler de hazırladık. Otomotiv ve savunma sanayi tarafında da aynı şekilde. Dolayısıyla biz birbirinden farklı alanlarda çözümler üretiyoruz.
Tamamen yerli kaynaklar kullanarak üretildiği belirtilen ürünlerinizde doğru kaynağa ulaşma süreci nasıl işliyor? 
Tamamen yerli üretim dediğimizde girdilerin hepsinin üreticisi Türkiye’de. Bizim en büyük avantajımız da bu. Herhangi bir dışa bağımlılık söz konusu değil. Örneğin en büyük ihtiyacımız olan elyaf üretimini yapan firmayla da ortak olduk. Daha doğrusu bize yatırım yaptılar. Dünyanın en büyük elyaf üreticisidir AKSA ve 3 milyon dolar şirket değerlemesi üzerinden bir yatırım aldık. Bu, strateji anlamında da bizim için çok önemliydi. Onların ürettiği ürün, tedarik açısından kullanıcıların kolay erişebileceği bir şey değil. Devlet kontrolünde üretilen bir ürün ve neredeyse çoğunluğu savunma sanayi tarafında kullanılıyor. Biz İltema olarak böyle bir iş birliğiyle aslında kendi önümüzü de açmış olduk. Tedarik noktasında doğru kişileri şu ana kadar hep bulduk, şansımız da herhalde o yönde iyiydi. Şu anda da iyi bir iş birliği içerisinde devam ettiriyoruz.
Almanya’ya ihraç ettiğiniz akıllı kumaşlar, Alman ordusundaki dalgıçlar için üretilen kıyafetlerin yapımında kullanılıyor. Girişiminizin bir başarı hikayesine dönüştüğünü görmek nasıl hissettiriyor?
Gayet iyi hissettiriyor. Biz aslında Almanya’da partnerimiz olan firmaya kumaşlarımızı sattık, onlar bunu bir dalgıç kıyafetinde test ettiler. Kuzey Denizi’ne daldıktan sonra dalgıcın daha uzun süre denizde kalmasını sağladılar. Şirket olarak Almanya’ya ihracatımız devam ediyor. Isıtmalı mont ve yelek şeklinde üretim yapıyorlar. Halihazırda şu an outdoor ürün satışı gerçekleştiriyorlar.
İltema olarak her fırsatta enerji verimliliğine dikkat çekiyorsunuz. Enerji verimliliği adına nasıl bir yapılanmaya gidilebilir, sektörün güçlendirmesi gereken yönleri neler?
Enerji verimliliği konusu şu anda dünyanın gündemi. Özellikle savaş ortamı, doğal gaz krizi, elektrik kısıtlamaları… Bu noktada biz ürünlerimizde istediğimiz sonucu daha az enerji harcayarak aldığımız için tercih sebebi olacağını düşünüyoruz. Yine elektrikli araçların sayısı artıyor, üreticiler buna yöneliyor. Bizim de bu tarafta yerli firmalarla yaptığımız iş birlikleri var. Bunların arasında Tofaş, Renault, Ford Otosan, Isuzu, Temsa gibi şirketler var. Hemen hemen hepsiyle bir proje arifesindeyiz. Onun dışında tedarikçi olarak Bursa’da üretici firmalar var. Mesela Meyis Otomotiv, Ankara’da Bozankaya diye bir firmanın koltuk pedlerini üretiyor ve bunlar tren vagonlarında da kullanılıyor. Onların içindeki ısıtmaları biz veriyoruz. En son Çek Cumhuriyeti’ne gönderildi bunlar. Orada da tüm performans testlerinden başarıyla geçtiği için şu anda ticarileşmiş durumda. Otomotiv tarafında hem koltuk ısıtma hem panel ısıtma gibi izolasyon için kullanılıyor bizim ürünlerimiz. Bu arada enerji verimliliği noktasında Arçelik ile bir proje yapıyoruz. TÜBİTAK 1707 kapsamında yürüttüğümüz projede çok az enerjiyle çalışan yeni küçük ev aletlerine ürün geliştirme yapıyoruz. Geçtiğimiz yılbaşı itibarıyla başladı projemiz ve yıl sonuna kadar da sonuçlandıracağız. Projenin çıktıları çok güzel gidiyor. Ülkemizin sayılı kuruluşlarıyla projeler yapmaya devam ediyoruz. Ayrıca Enerjisa ile bir iş birliğine gitmeyi planlıyoruz. Güneş panelleriyle desteklediğimiz akıllı evleri ısıtmayla koordine etmeyi planlıyoruz.
Yatırım turunda çok sayıda konferans, fuar, yarışma ve proje ortamında bulundunuz. Yatırım turundaki girişimcilere ne önerirsiniz?
Girişimcilere en büyük önerim bu turlara muhakkak katılmaları. Biz bu platformlarda yer aldığımız için sesimizi duyurabildik. İltema markasını insanlara tanıttık. Muhtemelen 50’ye yakın etkinliğe katılmışızdır. Şehir fark etmiyordu artık Antep, Trabzon… Organizasyonların içinde yer aldık hep ve yarışmalara da başvurduk. 15’in üzerinde ödülümüz var. Yine girişim evleri; Big Bang, İTÜ Çekirdek, İstanbul Sanayi Odası’nın girişimleri, İzmir Kalkınma Ajansı’nın girişimleri; İltema olarak hâlâ buraların ağı ile devam ediyoruz. Girişimcilerin platformlarda yer alması çok önemli. Yatırımla ilgili de çok görüşme yaptık yatırım turunda ve istediğimizi alamadığımız masadan kalkmasını bildik. Belki girişimciler o an zor durumda hissedip birtakım ödünler verebilirler ama sabretmek de önemli. Biz sabırla devam ettik. İyi bir değerleme ve iyi bir mentör eşliğinde kendi değerlerinizi net olarak ortaya koymak çok önemli. Start-up’ın en çok yaşadığı sorun daha yolun başındayken ve fikrin somut hali ortada yokken ne kadar değerli olabildiğine karar verememek. Yatırımcıların bakış açıları çok değişken. Bir de sektörle ilgili, mesela bizim gibi üretime dayalı sektörlerin zorlandığı nokta yatırım almaktır. Start-up dünyasında bilişim, bankacılık, fintech projeleri daha cazip görünüyor. Onların şansı daha yüksek olabiliyor. İmalata dayalı, regülasyonu yüksek bir sektörlerdeyseniz bu daha uzun zaman alıyor ki biz 2016 yılında kurulduk 2021 yılında ilk yatırımımızı aldık. Dolayısıyla hızlı bir reaksiyondan beklememek, sabırlı olmak gerekiyor.
 
Röportaj: İş ve Girişim Ege Bölge Temsilcisi Birgi Kuzumoğlu 

Leave a comment

EnglishGermanRussianTurkish